Zaman çabuk geçiyor. Ben, Ukrayna’ya gelip gazeteciliğe başlayalı, 17 yıl olmuş. Ukrayna’da Batı yanlılarının ihtilal yaptığı zamandan ve Rusya’nın buna karşı Ukraya’nın Kırım Yarımadası’nı ele geçirdiği zamandan bu yana 10 yıl, Rusya’yla Ukrayna’nın doğrudan savaşa giriştiği tarihten bu yanaysa, 2 yıldan fazla zaman geçmiş.
Deniz Berktay – Kiev Ukrayna’da toplum, o zamanlardan bu zamana, epey değişti. Bugünkü Ukrayna, benim geldiğim 2007 yılındaki Ukrayna, değil. Hatta, savaşın başlamasını takip eden, 2022 yazındaki Ukrayna da değil. Savaştaki duruma bağlı olarak, tercihler ve değer yargıları epey değişiyor.
Ukrayna’nın tarihini ve bugününü, ayrıntılı bir şekilde, Cumhuriyet Yayınları’ndan çıkan “Ukrayna: Dünyanın Siyasi Fay Hattı: Ukrayna’nın Dünü ve Bugünü” adlı kitabımda yazdım (Önsözünü üniversiteden hocam İlber Ortaylı’nın yazdığı bu kitabı, Ukrayna’yla ilgilenenlere tavsiye ederim). O kitapta da yazdığım üzere, bu savaşın Ukrayna’da pek çok şeyi değiştireceği, kesin. Ancak, bu değişikliklerin ne yönde olacağını ve savaşın Ukrayna’nın ulusal bilincini ne şekilde etkileyeceğini anlamak için, savaşın bitmesini beklemek gerekecek. Zira, birincisi, şu anda Ukrayna’da sıkıyönetim yasaları yürürlükte ve bu şartlarda halkla yapılan anketlere ne kadar güvenilebileceği, tartışma konusu (mesela, anketlerde, “Rusya’yı seviyor musunuz” gibi sorular yöneltiliyor. Katılımcının Rusya’ya sempatisi olsa bile, Rusya’yla savaş şartlarında buna olumlu yanıt verebilir mi?). İkincisi, savaşın ilk dönemlerinde olduğu gibi Batılı ülkelerin Ukrayna’ya yoğun desteği devam etseydi ve geçen yıl Ukraynalı yetkililerin bahsettiği şekilde Rus hatları kısa sürede yarılarak Kırım geri alınabilseydi, bu, Ukrayna’da Rusya’yı küçük gören ve Ukrayna’yı Batı dünyasının parçası olarak gören bir toplumun, yani, yeni bir Ukrayna milletinin ortaya çıkmasını sağlardı. Ne var ki, Ukrayna’nın geçen yılki karşı taarruzu, başarısız oldu. Ukraynalı yetkililerin söylediği şekilde, “taarruza geçtikten üç ay sonra Kırım’ın Yalta Limanı’nda kahve içmek”, gerçekleşemedi. Rus Ordusu’nun, pek de Ukrayna basınında söylendiği kadar beceriksiz, aciz olmadığı ortaya çıktı. Batılı ülkeler, savaş iyice uzayınca, Ukrayna’ya destek konusunda yalpalamaya başladı. Böyle olunca da, Ukrayna’da halk arasında “Avrupa, Batı dünyası sonuna kadar bizimle beraber” diye ifade edilecek düşünceden eser kalmadı. Ukraynalılar, “sonuçta her ülkenin kendi çıkarı var”, demeye başladı. Savaşın uzaması, toplum genelindeki coşkunun da azalmasına yol açtı. Ayrıca, cephede çarpışanlar, cephe gerisindeki rahat hayata giderek daha fazla tepki duymaya başladı. Sonuç olarak, savaşın başlarında gördüğümüz, askerlik şubelerinin önlerinde oluşan gönüllü kuyruklarından eser kalmadı. Ukrayna Ordusu’nun cephedeki kayıplarını telafi etme amacıyla hükümet, askere alma yaşını 27’den 25’e düşürünce, ülke genelinde kıyametler koptu Bugünlerde, metro istasyonları çıkışlarında, sıra sıra dizilmiş polislerle karşılaşıyorum. Erkek yolcuların kimliklerini ve askerlikten muafiyet belgelerini kontrol ediyorlar (benim yabancı olduğumu anladıkları anda, kibarca selamlayıp uzaklaşıyorlar). Erkek nüfusun bir bölümü de, bir şekilde yurtdışına kaçmış. Birkaç ay önce, Ukrayna’nın en milliyetçi illerinden Çernivtsi’de, yerel gazetecilerle sohbet etmiştim. Bana, ilin en önemli sorununun, erkek işgücü eksikliği olduğunu, zira, erkek nüfusun önemli bir kısmının cephede, önemli bir kısmınınsa, yurtdışında olduğunu söylemişlerdi. Şimdi Ukrayna yönetimi, Avrupa ülkelerindeki erkek nüfusu ülkeye döndürmeye çalışıyor. Askerlik tecil belgesi alamamış olanlar, yurtdışında konsolosluk hizmetlerinden yararlanamayacak. Bu uygulamanın, sorunu bir ölçüde de olsa çözmesi bekleniyor. Batı’dan silah yardımının bugünlerde yeniden artması, Ukrayna’nın Rusya’yı durdurmasına yardımcı olur. Fakat kesin başarı elde edilebilmesi ve uzun süreli bir savaşın verilebilmesi için, toplumdaki motivasyonun artması gerekiyor. Bunu sağlayabilmek, Zelenski yöntiminin karşısındaki en büyük bir güçlük.