Araştırmalara göre hayatınızdaki korkunç ve travmatik anlar sadece strese yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda Alzheimer geliştirme riskinizi artırıyor olabilir.
Yeni bir çalışma, hayattaki travmatik olayların yalnızca strese yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda Alzheimer geliştirme riskini de artırabileceğini ortaya koydu.
Bilim insanları, genç yaşta boşanma veya ölüm gibi travmatik deneyim yaşayan kişilerin, bu tür durumlar yaşamayan veya etkilenmeyen kişilere oranla hastalık semptomlarına sahip olma olasılığının daha yüksek olduğunu belirledi.
Katılımcıların omurilik sıvısından alınan örnekler incelendiğinde, daha fazla strese sahip kişilerin vücutlarında Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilen protein türlerinin, stresi olmayanlara göre daha fazla olduğu bulundu.
Bu durumun özellikle çocuklukta veya orta yaşta yaşanan stresli olaylar için geçerli olduğu tespit edildi.
44 MİLYON HASTA VAR Uzun yıllar süren araştırmalara ve şu anda tüm dünyada 44 milyon Alzheimer hastası olduğu gerçeğine rağmen, bilim insanları hastalığın kesin nedenini henüz belirleyemedi. Genetik ve çevresel faktörlerin hastalığın gelişiminde rol oynayabileceğine dair kanıtlar mevcut. Araştırmacılar, Alzheimer hastalığında vücudun doğal olarak ürettiği amiloid ve tau proteinlerinden çok daha fazlasını üretmeye başladığını biliyor. ARAŞTIRMALAR DEVAM EDİYOR Columbia Üniversitesi tarafından 2018 yılında 1.016 hasta üzerinde yapılan bir araştırmada, omurilik sıvısından alınan örneklerin Alzheimer hastalığını tespit etmenin doğru bir yolu olabileceği sonucuna varıldı. İspanyol araştırmacılar tarafından yapılan ve Amerikan Nöroloji Derneği'nin Annals of Neurology dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, 1.290 katılımcının omurilik sıvısını test etti ve erken veya orta yaşlarında stresli bir olay yaşayan kişilerde daha yüksek miktarda amiloid ve tau bulunduğunu keşfetti. Manchester Metropolitan Üniversitesi'nde psikoloji alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Carol Opdebeeck, stresli yaşam olaylarının kişiyi yaşlılıkta demans geliştirme riski altına soktuğunu belirtti. Araştırmacılar, bu bulguların daha iyi anlaşılması ve genel olarak uygulanabilir olup olmadığının belirlenmesi için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini vurguladı. Bu tür çalışmaların, erken müdahalede bulunmanın etkili yollarını bulmaya ve hatta demans geliştiren insan sayısını azaltmaya yardımcı olabileceği düşünülüyor.