İstanbul Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'nde bir kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı nedeniyle kilisenin ve Rahip Anton Bulai'nin avukatı, polis koruması tahsis edilmesi için talepte bulundu. Sunulan dilekçede, "Somut olayda gerçekleştirilmek istenen eylem, kilisede bulunan insanların tamamını öldürerek vahşet ile infial yaratmaktır." ifadesine yer verildi. Şüpheliler ve kimliği tespit edilemeyen terör örgütü ile bağlantılı diğer kişilerin cezalandırılmaları için kamu davası açılması da istendi.
İstanbul'un Sarıyer ilçesindeki Santa Maria Kilisesi'nde 28 Ocak Pazar günü ayin sırasında maskeli iki kişi tarafından düzenlenen silahlı saldırıda 52 yaşındaki Tuncer Murat Cihan hayatını kaybetmişti. Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırıyla ilişkin 25 şüpheli tutuklanmış, 9 şüpheli hakkında ise adli kontrol kararı verilmişti.
Santa Maria Kilisesi ve kilisenin rahibi Anton Bulai adına avukat Afşin Hatipoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na koruma tahsis edilmesi ve şüpheliler hakkında dava açılması için suç duyurusunda bulundu.
Şikayet dilekçesinde, Reuters Haber Ajansı'ndan örgütün saldırıyı üstlendiğinin duyurulduğu, DAEŞ'in yayın organlarından da saldırının "Yahudi ve Hristiyanların her yerde hedef alınmasını" isteyen talimatına bir cevap olduğu, olayın dünya basını ve ülke gündeminde büyük bir yankı uyandırdığı kaydedildi.
Kilisenin sadece bu mezhebe mensup kişiler tarafından değil, farklı dinleri benimsemiş kimseler tarafından da haftanın her günü binlerce kişi tarafından ziyaret edildiği anlatılan dilekçede şu ifadelere yer verildi:
"Şüphelilerin ayinde bulunanlara yönelik hedef gözetmeksizin ateş ettiği açıktır. Basın ve kamuoyuna intikal eden bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde müvekkil kiliseyi ziyaret eden binlerce yerli-yabancı insanın can güvenliğinin olmadığı Anayasal bir hak olan yaşam hakkının tehlikede olduğu açıktır.
Santa Maria Kilisesi terör saldırısının gazetelerde manşet olması gibi sebepler düşünüldüğünde tehdidin boyutunun oldukça ciddi olduğu açıktır. Zira binlerce masum insanın yaşam hakkı elinden alındıktan sonra diğer hiçbir hakkın anlamının kalmayacağı açıktır.''
Dilekçede, "Müvekkile karşı yönetilen tehdidin ciddi ve çok yakın olması, kamuya açık, dini bir ibadet yeri olması, sürekli ve açık tehditlere müsait olması sebebiyle tarafımızca suç duyurusunda bulunma zorunluluğu hasıl olmuştur.
Basın ve kamuoyuna intikal eden bilgi ve belgeler değerlendirilerek müvekkilin maruz bulunduğu tehdidin önemi, talebi, durumu ve eldeki imkanlar dikkate alınarak polis koruması tahsis edilmesini ve bu belirtilen somut tehditleri bertaraf edecek diğer gerekli yasal tedbirlerin alınmasını talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur.'' denildi.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na yer verilen şikayet dilekçesinde, "Somut olayda gerçekleştirilmek istenen eylem, kilisede bulunan insanların tamamını öldürerek vahşet ile infial yaratmaktır. Bu olayla terör örgütü mensubu şüpheliler devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçunu işlemişler ve masum bir insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır." ifadeleri de yer aldı.
Dilekçede, şüpheliler ve kimliği tespit edilemeyen terör örgütü ile bağlantılı diğer şahısların eylemlerine uyan maddeleri uyarınca cezalandırılması için dava açılması, polis koruması tahsis edilmesi ve somut tehditleri bertaraf edecek gerekli yasal tedbirlerin alınması talep edildi.