Fransa'nın yüksek tirajlı gazetelerinden Le Parisien'in 8 Temmuz manseti "Ya Şimdi? Şimdi Ne Olacak?" şeklindeydi. Fransa'nın içinde olduğu durum herhalde daha iyi anlatılamazdı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 7 Haziran'daki Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında sürpriz biçimde erken genel seçim kararı alarak oynadığı siyasi kumar ülkeyi siyasal planda belirsizlik dönemine sokmuş vaziyette... NTV Fransa Temsilcisi Kayhan Karaca, Fransa seçimlerini analiz etti.
Erken genel seçimlere ittifak halinde giren sol partiler, kimsenin beklemediği ve öngörmediği biçimde Ulusal Mecliste en fazla sandalyeye sahip blok olacak. Solun birleşebileceği olasılığına inanmayan Macron için bu da ayrı bir hezimet. HABERİN VİDEOSUNA GİT
Resmi olmayan sonuçlara göre 577 sandalyeli Ulusal Mecliste, kendine Yeni Halk Cephesi (NFP) adını veren ve 4 partiden oluşan Sol İttifak 178 sandalye kazandı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a destek veren "Ensemble" (Birlikte) adlı üç partili merkez blok 150, seçimlerin mutlak favorisi gösterilen aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) 143, geleneksel muhafazakâr sağı temsil eden Cumhuriyetçiler ise 66 sandalye kazandı.
Sonuçların böyle çıkması, seçimlerin birinci ve ikinci turu arasında sol ve merkez partiler arasında, "aşırı sağın önünü kesme" adına oluşturulan "Cumhuriyetçi Cephe" sayesinde gerçekleşti. Cumhuriyetçi Cephe kapsamında sol partilerin adaylarının çoğu ilk turda üçüncü ya da dördüncü sırada geldikleri seçim bölgelerinde ikinci turda merkez adaylar lehinde yarıştan çekilme kararı aldı. Aynı şekilde merkez adaylar da kimi bölgelerde sol partilerin adayları için yarıştan çekildi.
Burada soru işareti, seçmenin bu konjonktürel ittifak çağrısına olup yanıt verip vermeyeceğiydi. Okulların yaz tatiline girmesine rağmen korkulan olmad, sol ve merkez seçmen fazlasıyla olumlu yanıt verdi, hatta genel seçimlere katılımda 1981'den bu yana kaydedilen en yüksek orana ulaşıldı. Yaklaşık 3 milyon seçmen vekaleten oy kullandı, ki bu da bir tarihii rekor olarak kayıtlara geçti. Cumhuriyetçi Cephe formülü tuttu ve aşırı sağcı birçok adayın birçok seçim bölgesinde ikinci turda kaybetmeleri sağlandı.
Sol ve merkez partilerin aşırı sağın Ulusal Mecliste mutlak çoğunluğa ya da en fazla sandalyeye sahip parti olmasını engellemek için oluşturduğu eylem birliği işe yaradı. Bu açıdan bakıldığında, seçim sonuçları demokrasi açısından zafer olarak tanımlanabilir.
Ancak çıkan tabloyu "solun zaferi" olarak adlandırmak abartılı olur. Sol İttifak 577 sandalyeli Ulusal Mecliste sadece 178 sandalyeye sahip. Meclisin geri kalanı merkez, sağ ve aşırı sağcılardan oluşuyor. Dolayısıyla Sol İttifakın tek başına hükümet kurması mümkün değil. Merkez ve sağ partiler, içinde radikal solun da olduğu bir Sol İttifak ile olası koalisyon fikrine sıcak bakmıyor. Buna rağmen Sol İttifakın en önemli unsuru olan radikal sol eğilimli Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisinin öfke patlamalarıyla ünlü lideri Jean-Luc Melenchon "hükümet kurmaya hazırırız" diyor. Azınlık hükümeti kurmaya ve ülkeyi kararnamelerle yönetmeye razı olduklarını söylüyor.
Sol İttifakın asıl sorunu kendi yapısından, kendi içinde homojen bir birlik olmamasından kaynaklanıyor. Sosyal demokratlardan çeevrecilere, koministlerden radikal sola geniş bir yelpazede ve asgari müşterekte birlieşebilen, ancak ideolojik veya siyasi nedenlerden ötürü her an bozulabilecek bir ittifaktan söz ediyoruz. Örneğin, nükleerin ülkesinde nükleer enerjiye karşı olan çevreciler ile bu enerjiye işçi sınıfı adına sahip çıkan komünistlerin olası bir hükümet halinde Enerji Bakanlığını nasıl paylaşacakları, merak konusu. Aynı şekilde sosyal demokrat eğilimli Sosyalist Parti ile LFI'nin Filistin meselesine ve Ukrayna'daki krize bakışları er ya da geç bu itiifak içinde gedik açabilir.
Mecliste Cumhurbaşkanı Macron'a destek veren üç merkez partiden oluşan blok ise bu son seçimlerde yaklaşık 80 sandalye kaybederek 150 milletvekilinde kaldı. Merkez partilerin mevcut koşullarda azınlık hükümeti kurması planlanmıyor, sağcı Cumhuriyetçiler de şu an merkez ile azınlık koalisyonuna girme taraftarı değil. Cumhurbaşkanı Macron ve çevresi Sol İttifakın sosyal demokratlar ve çevreciler gibi merkeze yakın unsurlarıyla zorlama bir koalisyon deneyebilir ancak 2026'de belediye seçimlerine hazırlanan sol partiler Macron ve merkez partilerin negatif bilançosuna ortak olma niyetinde değiller.
Seçimlerin ilk turunun ertesinde 200-250 milletvekili çıkaracağı öngörüsünde bulunulan aşırı sağcı RN ise beklediği sonucu alamamış olsa da aslında ülkenin en büyük siyasi partisi konumunu pekiştirmiş durumda. Yaklaşık 10 milyon Fransız seçmenin oyunu alan RN, bir önceki yasama döneminde 89 olan milletvekili sayısını merkez sağın milliyetçi-muhafazakâr kanadından devşirdiği müttefikleriyle beraber 143'e çıkardı. Bir diğer deyişle, parti bazında Fransız Ulusal Meclisinin en büyük partisi konumunda. Sonuç olarak, kazanan görünenin zafer çığlıkları atamadığı, kaybeden görünenin de aslında kaybetmediği bir tablo yarattı Fransız seçmen.
Şimdi Fransa'nın önünde birkaç seçenek var. Geçmişte Almanya'da tanık olduğumuz türden, ideolojik planda birbirlerine ters siyasi partiler istikrar adına bir Büyük Koalisyona yönelebilir. Fransa, karşılıklı taviz gerektiren bu tarz bir siyasi kültüre alışık değil, gerçekleşirse bir ilk olacak. Bir diğer seçenek azınlık hükümeti, ancak ekonomik ve sosyal krizde olan bir Fransa'da programını uygulayamayacak bir siyasi parti için intihar senaryosu olarak gösteriliyor. Son olarak, geçmişte İtalya'da gözlemlenen teknokratlar hükümeti senaryosu. Böyle bir hükümet icraat amaçlı değil, devletin, başta bütçe olmak üzere rutin işlerini yürütme hedefli olacak ve kurulursa ülkeyi Temmuz 2025'te düzenlenecek bir sonraki erken genel seçimlere taşıyacak. Bu senaryolar dışında bir seçenek için olağanüstü yaratıcı olunması gerekiyor. Her halükarda, 15 gün sonra Paris Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmaya hazırlanan Fransa bugünden itibaren siyasal planda belirsizlik ve belki de istikrarsızlık dönemine giriyor.