Lahitler, Antik Çağ ve günümüzde bu nedenle sık sık mezar soyguncularının saldırılarına uğramış, tahrip edilmişlerdir. Günümüze kadar özgün halinde korunmuş antik lahit örnekleri çok az sayıdadır.
Lahit; özellikle Antik Çağ'da insanların ölülerini muhafaza ettikleri, genellikle yeryüzünde sergilenen ve çoğunlukla taştan oyulan, sandık şeklinde mezar. Günümüzde de hâlen özellikle bazı devlet büyüklerinin mezarlarında görülür. Ölülerin muhafazası amacıyla taş ve mermer gibi çeşitli madenler oyularak yapılan lahitlerin geçmişi, Antik Çağ'a kadar uzanıyor. Sandık şeklindeki bu mezarların üzerinde ölünün kabartma heykeli ile süslemeler bulunuyor. Sanatsal motiflerle süslenen lahitlerde siyasi ve dini anlatılar tasvir ediliyor. Lahitler, bu yönleriyle yapıldıkları döneme ait bilgiler de içeriyor.
Türkiye'deki çeşitli müzelerin envanterinde yer alan dünyaca ünlü lahitler, sergilendikleri müzelerde mutlaka görülmesi gereken eserler olarak gösteriliyor.
Sidamara Lahdi, Konya-Ereğli Karaman yolu üzerindeki Ambar köyünde bulunmuş ve 1901 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirilmiştir. Eski adı Sidamara olan köyde bulunduğu için Sidamara ismiyle anılan ve MS 2-3. yüzyıla ait lahit, 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinmektedir. Beyaz mermerden yapılan lahit, kapak ve sandukadan oluşmaktadır. Kapağın üstünde lahdin ait olduğu düşünülen kişi ve eşi yarı uzanmış şekilde tasvir edilmiş olup bu iki figürün ayak ve başuçlarında iki eros bulunmaktadır. Kapağın frizindeyse (genellikle kabartmalarla bezeli arşitrav ve korniş arasında yer alan yatay dizi, kuşak) erosların aslan, ayı ve panter gibi hayvanlarla birlikte yaptığı mücadele tasvir edilmiştir.
Ağlayan Kadınlar Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Lahit üzerindeki ikonografik sahne nedeniyle Ağlayan Kadınlar olarak isimlendirilmiştir. Yaklaşık MÖ 350 yıllarına tarihlenen lahdin, Klasik Dönem Yunan stilinde üretilmiş olduğu ve Atina veya Rodos atölyelerinde üretildikten sonra Sidon’a getirildiği düşünülür. Tüm yüzlerine toplam on sekiz İon düzeni sütun arasında, çeşitli şekillerde tasvir edilmiş, yas tutan kadınlar yerleştirilmiştir.
Akhilleus Lahdi, Attika olarak adlandırılan savaş sahnelerinin anlatıldığı 2. Grup Akhilleus Lahitlerine örnektir. Lahdin dört cephesinin köşe bölümleri plasterlerle sınırlandırılmıştır. Torre Nova (Küçük Asya Lahitleri) grubuna giren bu lahit, Geç Antoninler Dönemi özelliklerini taşımaktadır.
Lahdin ön ve yan yüzündeki tasvirlerde, Homeros’un İlyada Destanında yer alan Truva Savaşına atıfta bulunularak; Akhilleus’un yakın arkadaşı Patroklos’un öldürülmesinden duyduğu acı ve öfkeyle, Hektor’un cesedini günlerce yerde sürükletmesi, Hektor’un babası Priamus’un oğlunun cesedini istemek üzere diz çökerek yalvarışı ve Akhilleus’un arkaya doğru çevirdiği yüzündeki üzüntülü hal betimlenmiştir.
Aurelia Botiane Demetria, MS 2. yüzyılda Perge’de yaşamış, kentin ileri gelen yurttaşlarından, olasılıkla hububat deposu yöneticiliğini üstlenen kişidir. Aurelia Botiane Demetria Lahdi, 1997 yılında Perge Batı Nekropolisi’nden kaçakçılar tarafından çıkarılmış ve satılmak üzereyken güvenlik güçlerince ele geçirilmiştir. Eser, “Sütunlu Küçük Asya Lahitleri” grubuna bir örnektir. Üç yanı sütunlarla bölünmüş olan lahdin kapağı kline şeklindedir. Kline (Antik Yunan'da dikdörtgen formlu ve dört ayaklı divan ya da sedir benzeri bir tür mobilya) üzerine karı ve koca yan yana uzanmıştır. Lahdin sahibi olan kadının yüzü portre olarak işlenmiş ancak erkeğin başı işlenmemiştir. Bunun sebebi, erkeğin defnedilmemiş olması veya defnedilmiş olsa bile başının işlenmesi için zaman ya da paranın yeterli olmamasıdır. Kline, bitkisel bezemelerle süslüdür. Klinenin ön kısmında ellerinde birer kuş tutan Eroslar, bir at başı ve aslan bulunmaktadır.
Lahdin kısa kenarında bulunan yazıtta ise: “Aur(elia) Demetria’nın Aur(elius) Demetrianus’un; Aur(elius) Eutyches’in, Aur(elia) Theodora’nın anısına.” şeklinde bir ifade bulunmaktadır.
Likya Lahdi, 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Sidon’daki kraliyet soyundan gelen yöneticilerden birine ait olduğu düşünülen lahdin kime ait olduğu bilinmemektedir. Kapak ve sanduka olmak üzere iki kısımdan oluşan lahit, paros mermerinden yapılmıştır.
Ters tekne formundaki kapağın bir yüzünde yüz yüze bir erkek ve bir dişi grifon (genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratık) yer alır. Her ikisi de üçer pençesini kaldırmış, bir bacağı üzerinde durmaktadır.
Eroslu Lahit, 1947 - 1966 yılları arasında Side Antik Kenti Doğu Nekropol kazısında, kısmen ayakta duran bir anıtmezarın içinde bulunmuştur. Her yönünde Erosların tasvir edildiği önemli lahitler arasında gösterilmektedir.
Teknenin dört tarafında meanderlerla (geometrik kıvrımlar yapan şerit biçiminde bir süsleme motifi) süslü alçak bir kaide üzerinde oldukça yüksek bir kabartma şeklinde işlenmiş kanatlı Eroslar ayakta durmakta, meyva taşımakta, içki içmekte ve sarhoş olarak birbirine sarılmaktadırlar.
Polyksena Lahdi, Çanakkale Kızöldün Tümülüsü’nde, 1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine yapılan kurtarma kazısında bulunmuştur. MÖ 6. yüzyıla ait olup Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneğidir.
Uzun kenarlarından birinde, Troya Kralı Priamos ile kraliçe Hekabe’nin küçük kızları olan Polyksena’nın kurban edilmesi olayı betimlenmiştir. Bu nedenle eser Polyksena Lahdi olarak anılmaktadır.