Aşırı sağın alcağı oylardan duyulan başlayan endişeyle Avrupa Parlamentosu seçimleri için bugün ilk sandıklar Hollanda'da kuruldu. 27 ülkede yapılacak ve dört gün sürecek seçimlerde 360 milyon kişi oy kullanacak. Hollanda'daki açılış oylamasının, seçimin en önemli konusu olan aşırı sağın kazanacağı güce dair bir fikir vermesi bekleniyor.
Avrupa'da merakla beklenen seçimler bugün Hollandalı seçmenlerin sandık başına gitmesiyle başlıyor.
Dünyanın tek uluslarüstü meclisinin seçimleri 27 ülkede 360 milyon kişi, dört gün sürecek ve 720 milletvekilini bir sonraki Avrupa Parlamentosu'na gönderecek. Göç ve iklim eylemi gibi kilit alanlarda blokun siyasi yönü üzerinde büyük bir etkisi olabilecek seçimlerin sonuçları pazar akşamı açıklanacak. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in merkez sağ Avrupa Halk Partisi'nin parlamentodaki tek büyük grup olarak kalması beklenirken, onu merkez sol Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) ile liberal Renew takip edecek.
Ancak bu yılki oylama özellikle yakından takip ediliyor çünkü anketler popülist ve aşırı sağ partilerin, doğrudan iktidara gelmelerine yetmese de ana akım üzerindeki etkilerini önemli ölçüde artırabilecek büyük kazanımlar elde edeceğini öngörüyor.
FRANSA VE ALMANYA PAZAR GÜNÜ OY VERECEK
Avrupa Birliği'nin 370 milyon seçmeni, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden iki buçuk yıl sonra, blok için derin jeopolitik belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde sandık başına gidiyor. Güçlü ülkeler Fransa ve Almanya'nın da aralarında bulunduğu ülkelerin büyük bir kısmı pazar günü oy kullanacak ancak Hollanda'daki açılış yarışmasının, seçimin en önemli konusu olan aşırı sağın gücüne dair bir fikir vermesi bekleniyor. Geçtiğimiz Kasım ayında yapılan ulusal seçimlerin sürpriz galibi Geert Wilders'in Özgürlük Partisi'nin (PVV) AB anketlerinde de ilk sırada yer alacağı tahmin ediliyor. Bloktan ayrılma konusunda “Nexit” referandumu vaadini geri çekmiş olsa da PVV'nin manifestosu şiddetli bir şekilde Avrupa şüphecisi olmaya devam ediyor.
Anketler, aşırı sağın yeni parlamentonun 720 sandalyesinin yaklaşık dörtte birini alabileceğini gösteriyor. Bunun da AB politikasını etkileyecek kadar önemli olduğu belirtiliyor.